Rassu Mamo’ya Saygı : Kürt Sanatçıların Fısıltıları Silikleşiyor*
Makale / Kamal Soleimani

jackson-pollock
"Kürt Sanatçıların Fısıltıları Silikleşiyor" başlıklı makale, Rassu Mamo gibi, sanatsal mirası siyasi baskılar sebebiyle silikleşen sanatçıların kaderine dikkat çekiyor. Kürt halkının bir sembolü olan Mamo, eğitim ve özgürlükten yoksun bir dünyada büyürken asimilasyon ve ötekileştirmeye karşı her daim mücadele etti. Bununla birlikte Fars sanatı ve sanatçıları sürekli el üstünde tutulurken, Kürt sanatı ve sanatçıları sürekli bir tehdit olarak algılanıyor. Bu makale, sanatın tanınmasını ve alımlanmasını şekillendiren ama aynı zamanda da azınlık dillerinin ve kültürlerinin marjinalleştirilmesini şiddetlendiren siyasi dinamikleri incelemektedir.

Onu daha önce hiç görmemiştim, ancak nazik sesinin yankısı havada dans ediyor, köylerimizin çevresinde dolaşan fısıltılarla taşınıyordu. Vefatının acılı haberi bana ulaştığında, beni derinden etkiledi. Benim kuşağım için bu tür ölümler sadece faniliğin geçiciliğini temsil eden sıradan ölümler değildir. Diğer bir ifadeyle bu durum sadece Rassu Mamo örneğinde olduğu gibi halkımın sanatsal ruhunu temsil eden bir sanatçının, her gün sayısız Kürt ölümü gibi gölgeler arasında kaybolup gitmesi meselesi değil. Hayır, bu ölümler kişisel olmanın çok ötesinde bir ağırlığa sahiptir benim için. Kalıcı bir krizin pençesinde kıvranmış, yaşayan bir ulusun dokunaklı sembolleri olarak orada duruyorlar.

Hayatta ve ölümde, bu şarkıcılar uçurumun kenarındaki bir ulusun sembolü haline geldi. Egemen devletin siyasi, kültürel ve dilsel sömürgeciliği altında ezilen bir halkın sembolü. Varlıklarını, sanatlarını ve şarkılarını, baskıcı bir güce karşı verilen mücadelenin savaş alanları olarak görmek gerekir.

Yaşamlarında ve ölümlerinin kesinliğinde, sürekli bir « istisna hali »nde yaşayan bir ulusun direncini somutlaştırdılar. Kimliğinin her sembolü ve yönü saldırı altında olan ve aralıksız dilsel ve kültürel saldırıların izlerini taşıyan bir ulus. Bu mücadele, anlatılarına canlı bir şekilde kazınmış; dillerini, kültürlerini ve varlıklarının özünü zorlukların amansız gelgitlerine karşı korumak için mücadele eden bir halkın vasiyetidir aynı zamanda.

Rassu Mamo yaklaşık 60 yıl önce yoksulluğun kozasından çıktı ve ilk çığlığını İran'ın egemenliği altındaki Doğu Kürdistan'da küçük bir köyün fısıltılarında buldu. Kader ona, okulu, suyu ve elektriği olmayan ücra bir mezrada üvey babasının kaprisleriyle hayatta kalmak zorunda kaldığı babasız bir çocukluk verdi. Varoluşun bu unutulmuş köşesinde, "modernliğin" tek göstergesi, Fars olmayan sakinlerin -Kürtlerin- seslerini bastırmaya yönelik sürekli çabanın sert bir hatırlatıcısı olan bir askeri üsttü.

Resmi eğitimin tamamen yokluğunda, doğuştan gelen zekası ve dağları yerinden oynatabilecek sesiyle Mamo eşsiz bir sanatçıya dönüştü. Dil katliamı hayaletinin tehdit ettiği bir dilde serenat yaptı, Pers devletinin amansız tarihsel asimilasyon kampanyasına karşı meydan okuyan bir fısıltı gibi hikayeler ördü. Yine de, melodik re-bellion'u için sahne erişilmez kaldı. Üzerinde özgürce şarkı söyleyebileceği platformlar, profesyonel bir şarkıcılık kariyerine giden yolda çalkantılı sularda ona yol gösterecek destekleyici akıntılar yoktu.

Kürt sanatçıların yaşamları, boyun eğdirme, hayatta kalmak için verilen amansız mücadele ve marjinalleştirmeye ve güvenlikleştirmeye karşı durmak bilmeyen bir savaşın damgasını vurduğu daha geniş Kürt deneyiminin bir mikrokozmosunu temsil ediyor. Geniş Kürt nüfusunun simgesi olan bu sanatçılar, sanatsal ifadelerinin sürekli olarak diğerlerinin ulusal güvenliğine bir tehdit olarak algılandığı, kısıtlama ve yasaklarla dolu bir ortamda faaliyet gösteriyorlar.

Kürt sanatçılar, varoluşlarının büyük gobleninde, paradoksal bir şekilde kendi varlıklarını tehdit eden bir dilde eğitim görmeye ve düşünmeye zorlanan bir ulusu temsil ediyorlar. Eğitimleri, tarihlerini, kültürlerini, dünya görüşlerini ve kendi algılarının ve kendi kaderlerini tayin etmelerinin özünü tehdit eden bir sistem içinde gerçekleşiyor. Bu eğitim ortamında, kendi uluslarının inkârına yol açan öğretiler aşılanıyor ve kendilerinden nefret ettikleri bir atmosfer yaratılıyor.

Kürt sanatçılar için kendi sanatlarıyla uğraşmak, dış güçlerin dayattığı bilinmezlikle örtülü, çoğu zaman sessiz bir ölümle sonuçlanan çilelerle dolu, güvenlikleştirilmiş bir yolculuk haline geliyor.

Bu niteleme abartılı görünebilir, ancak Kürt ve Fars şarkıcıların yaşamları arasında doğrudan bir karşılaştırma bu iddiayı doğrulamaktadır. İranlı bir şarkıcı vefat ettiğinde, farklı etnik kökenlerden insanların sanatçıyı andığı çok sayıda cenaze töreni düzenlenmesi muhtemeldir. Medya uzun bir süre boyunca sanatçıyı anar, dostlarıyla röportajlar yapar ve sanata katkılarını tartışır.

Buna karşılık, bir Kürt şarkıcı genellikle yalnızlık içinde, sadece küçük bir arkadaş çevresinin onu hatırlamasıyla aramızdan ayrılır. Hangi ulusa ait oldukları, hangi kültürü zenginleştirdikleri ve hangi toplumun onları anması gerektiği gibi sorular Kürt sanatçılar söz konusu olduğunda nadiren gündeme gelir. Hatırlandıklarında bile, birkaç yıl önce değerli Kürt şair Celal Melikşa örneğinde görüldüğü gibi, sömürgeci ulus tarafından terörist ya da hain olarak damgalanıyorlar. Nitekim Doğu Kürdistan halkı şairin yasını tutarken, sözde Fars insan hakları aktivisti olan Iraj Misdaqi, asılsız suçlamalarla şairin anısını utanmadan lekelemişti.

Sürgünde geçirdiğim 34 yıl boyunca Mamo gibi sanatçıların şarkıları sürgündeki hayatım ile anavatanım arasında bir köprü kurdu. Kürdistan'ın ormanlarının, dağlarının, sularının, nehirlerinin, köylerinin ve şehirlerinin görüntülerini hafızamda canlı tuttular. Bu şarkılar sadece sayısız Kürt yerinin, köyünün ve sitesinin adını hafızama kazımakla kalmadı, aynı zamanda sözlü bir gelenek olarak işlev gördü ve günlük Kürt yaşamını hatırlamama yardımcı olan bir hazine işlevi gördü. Ancak, bu sanatçıların doğum ve ölüm tarihleri ya da sürekli baskı altında olan bir ulusta hayatta kalmak için nasıl sanat ürettikleri gibi önemli ayrıntılar, Pers sömürgeci baskısının karanlığında gizli kalıyor. Bu sanatçıların zengin kültürel katkıları ve mücadeleleri çoğu zaman göz ardı edilmekte ya da kasıtlı olarak gizlenmekte, bu da onların hikayelerinin ortaya çıkarılması ve tanınması ihtiyacının altını çizmektedir.

Rassu Mamo gibi şarkıcılar neden Kürtlerin kendi kalplerinde ve zihinlerinde bile tanınmıyor? Nasıl oluyor da Fars meslektaşları, Fars olmayanların kolektif hafızasını ve duygularını bile zahmetsizce işgal edebiliyor? Neden 2022 Jina Devrimi sırasında "Baray" şarkısını besteleyen Sharwin Hajipouri uluslararası ödüller alırken, Kürt şarkıcı Chia Madani'nin Hajipouri'nin şarkısına verdiği tepki büyük ölçüde görmezden geliniyor? Madani'nin, devrimin doğduğu toprakların gerçek bir ifadesi olan ve Hajipouri'nin Kürt kökenini ve kadın merkezli mesajını bir kenara bırakarak yanlış yorumlamasına karşı bir protesto niteliği taşıyan şarkısı sağır kulaklara takılmış gibi görünüyor.

Neden Fars şarkıcılar baş tacı edilirken Kürt şarkıcılar silik bir kadere mahkum ediliyor? Mesele sanatsal kalite ve ustalık meselesi değil - sanatlarının değerini ve egemen ulusa yakınlık ya da uzaklıklarını belirleyen siyasi güçtür. İktidar konumu, bir grubun eserini "ulusal sanat" statüsüne yükseltirken, diğerini marjinlere ve önemsizliğe itebilir. Zevk, ahlak ve estetik ayrılmaz bir şekilde güç ilişkileriyle bağlantılıdır. İktidar nasıl standardı tanımlar ve hakikatin ölçütlerini ortaya koyarsa, güzelliğin ve estetiğin doğasını belirlemenin zeminini ve çerçevesini de oluşturur. Sanat, sanatın değeri ve sanatçılar hakikat rejimine bağlıdır. Böyle bir rejimin dışında kalan her şey ötekileştirilir ve yok sayılır. İktidarın diline yaklaşmak bir sanat eserini ulusal bir başyapıta dönüştürebilirken, Memo'nunki gibi Kürtçe şarkılar "yerel" olarak etiketlenir ya da marjinalleştirilir.

Rassu Mamo'nun şarkıcılığı ve sanatsal ifadesi bir tehdit, bir antinomi, yasaklanmış "aşiret lehçesinin" bir kalıntısı olarak algılanıyor. Mamo, bir asır boyunca devletin dilbilimsel saldırısından kurtulmuş, yok edilemez bir dilde şarkı söyledi. Buna karşılık, Fars şarkıcılar "Farsçanın tatlı dilinde" şarkı söyleyerek sömürgeci gücün dilinin yayılmasına ve uygulanmasına katkıda bulundular. Mamo'nun dili "karşı devrimin, uzaktan gelen gürültünün ve Farsça'nın uzak batısındaki kükremenin" dili olarak damgalandı. Öte yandan, Fars şarkıcıların ifadesi "dilsel normları, ulusallığın ve evrenselliğin dilini, sözde kralların, ilahi lütfa mazhar olanların dili olduğu için sivilleşmiş tonunu" sembolize ediyordu. Mamo'nun dili, meydan okuma ve anomali anlamına gelen anlaşılmaz bir çığlığı temsil ediyordu.

*İngilizceden çeviren: Runahi Elif. Bu yazı ilk olarak aşağıdaki platformda yayımlanmıştır. Makale, yazarı tarafından dergimiz için yeniden gözden geçirilmiş, eklemeler yapılmak suretiyle yayına hazırlanmıştır. https://tishk.org/blog/blog/whispers-of-kurdish-artists-fade-into-obscurity/