Fanon'un Tekinsizliği
Makale / Robert J. C. Young

unnamed_1.[1] İngilizceden Çeviren: Dicle Arslan

Frantz Fanon ‘tekinsiz’[1] kelimesini hiçbir zaman kullanmamıştır.. Fanon Fransızca konuşurdu ve Fransızcada ‘tekinsiz’(uncanny) diye bir kelime yoktur. Bu durum, Fanon ve tekinsizlik üzerine kısa bir makale yazmayı bir miktar daha kolaylaştırıyor. Dahası, bildiğimiz kadarıyla, Fanon, Freud'un "The Uncanny" (1919) (tekinsiz) adlı makalesini de hiç okumadı. Sık sık 'psikanalist' olarak tanımlanan Fanon şaşırtıcı bir şekilde aslında Freud’u çok az okumuştur. Fanon’un kütüphanesinde Freud’a ait sadece altı tane kitap bulunur ve bunlardan yalnızca iki tanesi ciddi bir şekilde okunduğuna dair izler barındırır[2]. Freud’un “Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme” (Essais sur la théorie de la sexualité) adlı kitabında bulunan ‘Cinsel Sapmalar’ ve ‘Çocuk Cinselliği’ denemeleri üzerinde Fanon’a ait karalamalar mevcuttur. Freud’a ait Psikoanalize Giriş replikasının ikinci bölümünde Fanon’un rüyalarla ilgili aldığı bazı notlar göze çarpar.  “Yalnızca şunu söyleyebiliriz ki, rüya görenin sembolizmle olan deneyimi bilinç dışıdır; bu, onun bilinç dışı psişik yaşamının bir parçasıdır.” ifadesine Fanon marjinal bir not eklemiştir: “Kes saçmalamayı!”  bir süre sonra Fanon, Freud’un “ilkel insan çalışmayı onu aynı zamanda cinsel aktivitenin eşdeğeri ve ikamesi için kullanarak makul hale getirdi..” şeklindeki gözlemine geldiğinde ise kısaca şunu eklemiştir: ‘Piç!’. Fanon bu noktadan sonra kitabı bir daha hiç açmamak üzere tiksintiyle kapatmış gibi görünür. Bunlardan hareketle Fanon’un Freudla ilişkisi, özellikle de bir psikoanalist açısından, eleştireldi demek mümkündür. Elbette Fanon aslında bir psikoanalist değildi, fakat birtakım psikanalitik metinler okuyup onlar hakkında yazan bir psikiyatristti. Anglofon okuyucuların kısmen bu hataya düşmelerinin sebebi de şudur: Fanon 1940'larda Lyon'da eğitim aldığında, Fransız psikiyatrisinin bugün İngilizce konuşulan ülkelerde var olan disiplin sınırları yoktu. Nörologlardan psikiyatristlere, bilinç filozoflarından varoluşçulara, psikologlardan psikanalistlere, sürrealistlerden sanatçılara ve yazarlara varana dek zihnin doğası hakkında spekülasyon yapan tüm entelektüelleri kapsayan bir alandı psikiyatri. Fanon geniş bir yelpazesi bulunan farklı ekollerin psikoanalistleri arasından (Adler, Bonaparte, Ferenczi, Anna Freud, Goldstein, Guex, Jung, Lacan, Lhermitte, Minkowski, Odier, Rank, Reich. . .) eklektik okumalar ve alıntılar yaptı. Kendisi hiçbir zaman analize girmedi. Fransa, Cezayir veya Tunus'taki kendi asıl psikiyatri muayenehanesindeki uygulamaları, onu bir psikanalist olarak öne sürmek isteyenler için biraz rahatsız edici bir şekilde, büyük ölçüde insülin veya elektrik şoku tedavilerinden ve sosyal grup terapilerinden oluşuyordu. Birçok yorumcunun hakkında yazdığı psikanalist Fanon; onun dublörü, ötekisi olarak uydurulmuş hayali bir Fanon’dur.

Fanon İlk kitabı olan Siyah Deri ve Beyaz Maske’de, biraz Freud tarzında psikanalitik düşünceyi tartışır ve kullanır. Freud'un kendisini değil, Adler, Anna Freud ve Guex'i kullanıyor olsa da, daima yazarla özdeşleştirdiği edebi metinlerdeki karakterleri analiz eder[3]. Fakat Fanon, kendisi gibi ırkçılığa ve sömürgeciliğe maruz kalan insanlar bağlamında “Freud’un keşiflerinin bize hiçbir faydası yok” (SDBM, 81) diye de belirtir. Profesyonel psikanalist Fanon, onun psikanalitik eleştirmenlerinin yarattığı hayali bir Fanon’dur.

Peki ya Fanon “Tekinsizlik”i okumuş olsaydı? Fanon eğer “tekinsizlik”i okumuş olsaydı bunu Fransızcada karşılığı, eş anlamlısı olmayan tekinsizlik kelimesini ‘L’inquiétante étrangeté’ (Rahatsız edici tuhaflık) şeklinde iki kelime olarak tercüme eden Marie Bonaparte’nin 1933 yılına ait çevirisinden okumuş olacaktı. Fransızca’daki bu kelime çifti Fanon için psikanalizde (felsefede de olduğu gibi) her zaman eksik kalmış ırk meselesinin bir yönünü tarif ediyor gibidir. İlk defa Hegel tarafından köle olarak teorize edilmiş Öteki, Fanon için her zaman beyaz insanları ve beyaz efendileri rahatsız edici bir tuhaflığa sahip olan siyah adam olmalıdır[4]. Oysa siyah adamın tekinsizliğinin temeli, entelektüel belirsizlik veya kastrasyon kaygısına değil, görünüşündeki rahatsız edici tuhaflığına dayanan sosyal bir önyargıdır. Ve siyah adam için, onu ikiye bölen, siyah bir nesneyi kendi varlığına, kendi benliğine yabancılaşmış bir cisim olarak ayıran işte bu acımasız ırkçılık deneyimidir:

[…] ve burada diğer nesnelerin arasında bir nesneyim. Bu boğucu şeyleştirmeye hapsolmuş vaziyetteyken,  bedenim üzerinde kayarak aniden pürüzlü kenarlardan düzelen özgürleştirici bakışı bana kaybettiğimi düşündüğüm hafifliği geri versin, beni dünyanın dışına çıkarıp dünyaya geri getirsin diye Ötekine başvurdum. Fakat tam diğer yokuşa vardığımda tökezliyorum ve Öteki beni bakışlarıyla, jestleri ve tutumlarıyla doğrultuyor. […] Patlıyorum. İşte başka bir ben tarafından bir araya getiriliyor parçalar. Siyah adam kendi topraklarında kaldığı sürece [. . .], varlığını başkaları için deneyimlemek zorunda kalmayacak. Aslında Hegel’in tarif ettiği gibi bir ‘başkası için var olma’ söz konusudur ancak sömürgeleştirilmiş ve asimile edilmiş bir toplumda herhangi bir ontoloji imkânsız hale getirilir. Görünüşe göre bu konuda yazanlar bunu yeterince dikkate almamışlar ( SDBM, 89).

Irkçı bakış, siyah özneyi ikiye böler; onu kamusal benliği ile özel benliği, beyaz bir dünyada eş zamanlı olarak hem aşırı görünürlüğü hem de görünmezliği arasında gerçeküstü bir şekilde ikili bir kişiliğe zorlar. Fanon’da bilinç dışına ihtiyaç yoktur çünkü her şey fazlasıyla gerçektir. Fanon’un tanımladığı ruhsal travmalar yaşanmışlığın doğrudan sonuçlarıdır. Onlar bastırılmamış ve dolaylı bir şekilde yeniden yapılandırılmamışlardır.

Gerçekte, Fanon'un Freud'dan alıntı yaptığı tek zaman, ki bu Siyah Deri Beyaz Maskeler’de Freud’un Psikanaliz Üzerine Beş Ders isimli kitabından aldığı ve referans vermediği uzun bir alıntıdır (Bu sebeple bu kitabı Fanon’un kütüphanesindeki Freud’a ait yedinci kitap olarak ekleyebiliriz). Freud'un deneyimlere dayalı travmanın temelini ‘Daha olumlu bir şekilde ifade edilemezdi’ diye vurguladığı yerde, Fanon Freud’un alıntılarının ortasına girerek “her nevrozun kökeninde kesin bir ‘yaşantı’ vardır.” diye yazar[5].

Travmayı paradoksal olarak üreten yaşanmışlık, gerçekliğin kendisini hayali bir hale getirir. Çünkü üniversiteye giderken, Lyon’daki 29 Tupin sokağının ön kapısından dünyaya adım atan Fanon, artık o Fanon değildir. Sokağa çıkar çıkmaz dublörüne, kendisi olmayan dublörüne dönüşmektedir artık[6]. Akıbeti her zaman Kendisi olmayan ama kendisi olarak tanımaya zorlandığı bir benlik haline gelmektir. Fanon kendini bulduğu sınırlı durumda, ya da Jasper’in deyimiyle varoluşsal bir sınır veya sınır durumu ifade eden ‘Grenzsituation[7]’, hem siyah hem de beyaz topluluklara yabancılaşır çünkü o anda her ikisi de değildir. Bu nedenle, Fanon için tekinsizlik çifte görmeyi değil aksine, ikiye katlanmışlık, bölünmüşlük yarılmışlık, deneyimini içerir. Böylece olmadığınız biriyle yaşamak zorunda kalırsınız;  Freud'un Jentsch revizyonu yeniden düzene sokulduğunda, linç korkusuyla boğuşan siyah adam açısından, iğdiş edilme kaygısı gerçek bir korkudur çünkü linç edildiğinde siyah adamın başına gelebilecek bir olaydır bu. Freud’un başka şeylere işaret eden rüyalar ve semboller üzerine ısrarı Fanon’un tahammül sınırını fazlaca aşan şeydir: ‘Kes saçmalamayı[8].’

Ya da başka bir deyişle, Fanon hiç okumadığı Jentsch’e Freud’dan daha yakındır. Irkçılık sadece rahatsız edici ve çok travmatik olması dışında kendi entelektüel belirsizliğinin, yabancılaşmasının ve kendi kendinden şüphe duymanın modelini üretir. Etkileri psişik ve psikolojiktir, ancak bunlar bilinçdışı ruhsal yaşamın hayali fantezilerinden değil, deneyimden/yaşantıdan üretilmiştir.

Bu nedenle, en azından Fanon için tekinsizlik yoktur. Var olan yalnızca Ötekinin ırkçı bakışının ürünü olduğu için kontrol edilemeyen benliği bölen şu ‘rahatsız edici tuhaflık ‘(inquiétante étrangeté) tır.

Kaynak: The Oxford Literary Review 42.2 (2020): 310–313, DOI: 10.3366/olr.2020.0343, © Edinburgh University Press, www.euppublishing.com/olr.

Notlar
[1] Freud’un 1919 yılında ‘unheimlich’ başlığıyla bir makale yazmıştır. Bu metin İngilizceye ‘uncanny’, Türkçeye de ‘tekinsiz’ olarak çevrilmiştir (Freud, S.1999. Sanat ve edebiyat, Çev. E. Kapkın ve A. T. Kapkın, İstanbul: Payel). “ ‘Unheimlich’, gizli kalması gerekirken açığa çıkmış olandır. Freud’a göre tekinsiz, bir zamanlar tanıdık, bildik olanın bastırma (repression) yoluyla benliğe yabancılaştırılması, bir nevi bilinçdışına gizlenmesi sonucu oluşur. Bilinçdışında gizli kalması gereken bu malzeme, sonraki bir zamanda, hatırlatıcı bir durum ya da kişinin varlığında tekrar ortaya çıkabilir. Yeniden ortaya çıktığında artık ne o eski tanıdık hâldedir ne de tümüyle yeni ve yabancıdır. Bastırma sürecinin başkalaştırdığı, fakat ruhsal yaşam için öteden beri tanıdık olan şeydir, gizlenmiştir ve tekrar ortaya çıkmıştır. Hissedilen şey tuhaf bir tanıdıklık ve kaygıyla kardeş bir tekinsizlik duygusudur. Freud’a göre, ‘bastırılan geri döner’ ve geri döndüğünde hissedilen duygu, tekinsizliktir. Tekinsiz, tümüyle dehşet verici değildir, ancak tanıdık olanın verdiği güven hissinden de çok uzaktır […]Freud, tekinsiz kavramsallaştırmasının temeline bastırılan çocukluk dönemi kaygılarını koyar. Örneğin, Kum Adam öyküsü üzerinden küçük bir erkek çocuk olan Nathaniel’in iğdiş edilme (kastrasyon) kaygısının, hayatının sonraki dönemlerinde tekinsiz imgeler ve durumlar eşliğinde tekrar tekrar nasıl geri döndüğünü anlatır. Burada tekinsiz imgeler ile kastedilen ‘oyulmuş bir çift göz’ gibi iğdiş edilme kaygısını hatırlatan imgelerdir. Freud kesik veya kopuk uzuv görüntülerinin insanlarda yarattığı tekinsiz hisleri, iğdiş edilme kaygısını hatırlatması ile açıklar […] Freud tekinsizlik yaratan durumları incelerken bunları yalnızca bastırılmış ilkel çocukluk karmaşalarının açığa çıkması ile sınırlamaz. İnsanoğlunun ‘aşmış olduğu’ ilkel inanışlarını yeniden canlandıran durumlar da tekinsizlik yaratırlar. Örneğin, cansız nesnelere canlılık atfetmek yani animizm, büyücülük, sihir, düşünce gücüyle bir şeyin gerçekleştiğinin düşünüldüğü durumlar -örneğin kemgöz gibi […]Bastırılanın geri dönüş yollarından biri, semptomdur. Psikanalizin ortaya çıkışı, semptomları yüzünden acı çeken histerik hastaların zamanında bastırdıkları -gerçek ya da düşlemsel- yaşantılarının, Freud’la yaptıkları konuşma seansları (talking cure) sırasında ortaya çıkarılmasına dayanır. Dolayısıyla, psikanaliz, en başından beri “gizli kalan”ın ortaya çıkarılması üzerinden çalışır. Bu bağlamda düşünüldüğünde, psikanalitik sürecin kendisini başlı başına tekinsizlik duygularının eşlik ettiği bir süreç olarak görmek çok da yanlış olmasa gerek […] Psikanaliz odası, analizanın ruhsal dünyasına ev sahipliği yapar. Ev ve evde olmak da her zaman tekin değildir. Herkesin ruhsallığında, kilitli dolaplarda gizli kalmış, çekmecelerde saklı duran anılar, duygular ve düşlemler, önceki kuşaklardan miras kalan sandıklarda bulunmayı bekleyenler vardır. Açılan her dolap, aralanan her sandıkla birlikte tekinsizlik ve yanı sıra merak duyguları da eve yayılır. Tuhaf tanıdıklık hissi psikanaliz yolculuğunda analizanın yanı başındadır ve kendini serbest çağrışım, duygulanımlar, sahnelemeler ve rüyalarda açık eder: ‘rüyamda aslında bildiğim bir yerdeyim, daha önce bulunmuşum, ama yolları hatırlamıyorum’. Bilinçdışına giden yollar tekinsizdir, ancak bir o kadar da merak uyandırıcı ve dinamiktir (Çevirmenin notu. Kaynak: Taktakoğlu, Ö. ‘Tekinsiz’ ve Psikanaliz Üzerine, Online Psikoloji Dergisi).
[2] Frantz Fanon, Alienation and Freedom, Editörler: Jean Khalfa ve Robert J. C Young, Gözden Geçirilmiş Baskı, Çeviren: Steve Corcoran (Londra: Bloomsbury, 2018), 734. İleriki referanslar AF diye gösterilecektir. Freud'un bazı erken Fransızca çevirilerinin yer aldığı Fransız Psikanaliz Dergisinin de üç sayısı var, ancak bu özel konular Fanon’un kütüphanesinde bulunmuyor.
[3] Frantz Fanon, Siyah Deri, Beyaz Maskeler (Black Skin, White Masks), çev. Richard Philcox, New York: Grove

Basın, 2008, s. 24–63. Metnin ilerleyen kısımlarında SDBM (BSWM) şeklinde referans verilecektir.
[4] Bkz. Siyah Deri Beyaz Maskeler  "Siyah Adam ve Hegel"  191–7. Fanon’un Hegel okumasıyla ilgili materyalin bibliyografyası burada listelenemeyecek kadar geniştir. Basitleştirmek için, burada Fanon’un "erkek" (man) terimini kadınları ve erkekleri kastetmek için kullandığı dönemi izliyorum.
[5] Fanon, Freud’un Psikanaliz Üzerine Beş Ders (Cinq leçons sur la psychanalyse) (çev. Yves Le Lay (Paris: Payot, 1930 or 1950) adlı çalışmasından referans göstermeksizin alıntı yapar (SDBM, 122–3).
[6] Fanon iki yerde Otto Rank’a atıf yapar (Black Skin White Masks, 100 ve Alienation and Freedom,520). Bunların ikisi de, Rank'ın The Double’daki (1925) değil The Trauma of Birth’de (1924) ifade ettiği düşünceleriyle ilgilidir.
[7] ‘Grenzsituation’ Almanca sınır durumu demektir.
[8] Fanon’un Freud’u okurken kitap üzerine aldığı not.